Ege’de yatan ‘saatli bomba!’ Tepki çığ gibi büyüyor: ‘Etkileri 400 yıl sürebilir’

Takvimler 5 Nisan 2007’yi gösterirken, Ege Denizi açıklarındaki Santorini Adası yakınlarında kayalara çarpan MS Sea Diamond kruvaziyer gemisi sulara gömüldü. İşte her ne olduysa o zaman oldu. 17 yıldır batığın kaldırılması için uğraş veren Yunan halkı, Ege’de yatan batığın ‘saatli bomba’dan farkı olmadığını söylüyor. Çığ gibi büyüyen tepki karşısında ise Yunan hükümeti henüz bir adım atmış değil.

Geçtiğimiz günlerde Santorini Adası sakinleri Yunanistan Parlamentosu’na bir mektup gönderdi. Mektupta, “Gemi enkazı deniz yatağını yavaş ama istikrarlı bir şekilde kirletmeye devam ediyor. Her gün aşınan hesaplanamaz bir ekolojik felakete neden olabilir” ifadeleri yer alıyordu. İngiltere merkezli ‘The Sun’ gazetesine konuşan ve gemi batığının kaldırılmasını talep eden ada sakinleri, yetkililerin deniz dibinde bulunan enkazın kaldırılması konusunda kimin sorumlu olduğuna yönelik tartışmalara devam ettiğini, tartışmalar sırasında durumun felakete doğru gittiğini söyleyerek, “Hükümet, yaklaşmakta olan felaketi önlemede hayal kırıklığı yarattı” diyor. Peki, filmi en başa saracak olursak Santorini’de neler yaşanmıştı?

BALTIK DENİZİ’NDE BAŞLAYIP EGE’DE SON BULDU

MS Sea Diamond, 1986’da Birka Line şirketi için Finlandiya’da üretildi ve ‘MS Birka Princess’ adıyla Birka Line şirketinin filosuna dahil oldu. Bir süre Stockholm ve Aland Adaları arasındaki yolcu taşıma hattında hizmet veren gemi yaz aylarında Baltık Denizi limanları arasında da çok duraklı seferler yaptı. 1999’da Almanya’da yenilenen ve genişletilen gemi, yenileme çalışmalarından sonra yine Baltık Denizi’nde seferlere devam etti. Ancak seferlerin tahmin edilen kazancı sağlamaması sebebiyle 2006 yılında satışa çıkarıldı.

Kısa süre sonra Güney Kıbrıs merkezi Louis Cruise Lines şirketi tarafından 35 milyon dolara (yaklaşık 1 milyar 114 milyon TL) satın alındı. Güvertesine bir havuz eklenen gemi Malta bandırası altına alındı ve turizm amaçlı kullanılmaya başlandı. Louis Hellenic Cruises’a ait yolcu gemisi, 5 Nisan 2007’de Santorini açıklarında bulunan bir resifte battığında toplam bin 195 yolcu taşıyordu.

MS Diamond, 5 Nisan 2007’de yerel saatle saat 16.00’da, Santorini Adası civarındaki kıyıya son derece yakın volkanik kaya kümesine çarptı. Sonra da su almaya başlayarak yan yattı. Çoğunluğu ABD vatandaşı ve 60 kadar da Kanadalıdan oluşan yolcular 3,5 saat içinde tahliye edildi. Tahliye sonrasında iki Fransız yolcunun kayıp olduğu görüldü. Gemi aldığı suların etkisiyle 6 Nisan 2007’de saat 07.00’de alabora olup battı. Yaşanan olayda 45 yaşındaki Fransız Jean Christophe Allain ve 16 yaşındaki kızı Maud hayatını kaybetti. Maud’un cansız bedeni, yapılan tüm aramalara rağmen hiçbir zaman bulunamadı.

Kazanın ardından gemiye yönelik yapılan kurtarma çalışmaları başarısız oldu ve yaklaşık 142 metre uzunluğundaki gemi çevreyi kirleten yapay bir resif haline dönüştü. 19 Haziran 2007’de gemi sahipleri, gemiyi işleten şirket ve gemi kaptanı deniz kirliliğine sebep olmak suçundan Yunanistan mahkemelerince 1.17 milyon euro (yaklaşık 40 milyar lira) para cezasına çarptırıldı. MS Sea Diamond, günümüzde hâlâ zaman zaman yarattığı risklerle gündeme gelmeye devam ediyor.

‘SAATLİ BOMBA GİBİ, ETKİLERİ 400 YIL SÜREBİLİR’

Santorini açıklarında yatan MS Sea Diamond batığında büyük miktarda yakıt, çeşitli makine yağları, yüzlerce litre akü elektroliti, bakır kablolar, toksik ağır metaller ve diğer tehlikeli kimyasalın bulunduğuna dikkat çeken uzmanlar, bu kirleticilerin ayrışmasının en az 400 yıl sürebileceğini öne sürüyor. Halihazırda çürümeye devam eden enkazın ise bir ‘saatli bomba’ haline geldiğini belirtiyor.

Gemi enkazının kaldırılması için uzun yıllardır uğraş veren Loucas Lignos, “Gemi batığı tam olarak Santorini açıklarında limandan yaklaşık 800 metre uzakta. Su altında yaklaşık 100 metre batmış durumda. Jeneratörlerde 300 ton akaryakıt, toksik kimyasallar, makine yağları ve bakırla doldurulmuş kablolar var. Bunlar dışında zamanla yavaş yavaş suya karışacak PBC ve plastikten başka malzemeler var. Bu kanserojen maddelerin tümü insanlar için tehlikeli. Aynı zamanda tuzdan arındırma prosedürleri tehlikeli ağır metalleri filtreleyemez” şeklinde konuştu.

Batığın yarattığı çevre kirliliğinin insan sağlığı açısından da büyük bir problem olduğuna değinen Lignos, “Asıl sorun tam olarak bu. Yani bu kimyasalların su veya balık tüketimi yoluyla yani biyolojik birikimle insan vücuduna girebilmesi ihtimali. Eğer bu gerçekleşirse Santorini sahilleri için büyük bir çevre felaketi olur” uyarısında da bulundu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir